1762 yılından kalan bu tablo, yıllardır herkesi “kandırıyormuş”

Fransız Devrimi öncesi Fransa’nın son kraliçesi olan Marie Antoinette, lüks ve gösterişli yaşam tarzıyla tarihin en bilinen ve en tartışmalı figürlerinden biri. Hakkındaki sayısız biyografi ve sanat eseri, onun efsanesini günümüze kadar taşıdı. Bu eserler arasında, kraliçenin çocukluğunu yansıttığı düşünülen ve kendinden emin bakışlarıyla dikkat çeken bir suluboya portre, uzun yıllardır Marie Antoinette biyografilerinin kapaklarını ve müze koleksiyonlarını süslüyordu.

Ressam Jean–Étienne Liotard tarafından 1762 yılında yapılan bu tabloda, bir elinde dokuma mekiği, diğerinde kırmızı bir ip tutan yaklaşık yedi yaşındaki genç kızın, geleceğin güçlü kraliçesi olduğu varsayılıyordu. Ancak Oxford Üniversitesi’nden Fransız edebiyatı uzmanı Profesör Catriona Seth’in yaptığı yeni bir araştırma, tüm bu kabulleri altüst etti. Profesör Seth, bu ikonik portredeki kişinin aslında Marie Antoinette değil, daha sonra Napoli Kraliçesi olacak ablası Maria Carolina olabileceğini öne sürüyor.

Madalyadaki kırmızı haç detayı

Profesör Seth, yirmi yıl önce Marie Antoinette hakkında yazdığı bir kitabın kapağında bu tabloyu kullanmış olmasına rağmen, eserin kimliği konusunda her zaman içten içe bir şüphe duyduğunu anlatıyor. Yeni kitabı için Cenevre’deki Musée d’Art et d’Histoire (MAH) koleksiyonunda Liotard’ın imparatorluk ailesine ait portrelerini incelerken kritik bir ipucu yakaladı.

Seth’in dikkatini çeken en belirgin ayrıntı, portredeki kızın göğüs kısmında yer alan ve üzerinde kırmızı haç bulunan bir madalyaydı. Bu madalya, Katolik asil kadınlara verilen bir Avusturya İmparatorluk nişanı olan Yıldızlı Haç Nişanı’ydı. Ancak Marie Antoinette, bu nişanı tablonun yapımından dört yıl sonra, yani 1766’da alabildi. Ablası Maria Carolina ise 1762’de, Liotard’ın Viyana’da resim yaptığı dönemde bu madalyaya layık görülmüştü. Bu zamanlama farkı, portredeki kişinin Maria Carolina olduğunu güçlü bir şekilde işaret ediyordu.

Asıl portre, gül tutan utangaç kız mı?

Profesör Seth, araştırmasını derinleştirirken Liotard’a ait başka bir tabloyu inceledi ve aslında bu ikinci portrenin Marie Antoinette’e ait olduğunu fark etti. Bu resimde, daha narin yüz hatlarına sahip genç bir kız, elinde bir gül tutarak yana bakıyor ve utangaç bir tebessüm sergiliyordu.

Seth’e göre bu “gül tutma motifi” Marie Antoinette’in sonraki yaşamında yapılan portrelerinde sıkça rastlanan önemli bir ayrıntı. Üstelik bu resimdeki kızın taktığı küpe, Antoinette’in kraliçe olduğu dönemde yapılan başka bir portresinde de yer alıyordu. İkinci tablodaki kızın daha genç görünmesi de Marie Antoinette’in ablasından daha küçük olduğu gerçeğiyle örtüşüyordu.

Bu kimlik karışıklığının tam olarak ne zaman başladığı bilinmiyor, ancak müze kayıtlarına göre, iki kardeşin portrelerinin 1947 yılında müzeye girişi sırasında zaten yanlış etiketlenmiş olduğu düşünülüyor. Tablonun yapıldığı dönemde Maria Carolina yaklaşık 10, Marie Antoinette ise 7 yaşındaydı.

Karmaşık bir kişilik: Marie Antoinette kimdir?

Marie Antoinette

Marie Antoinette, Avusturya İmparatoriçesi Maria Theresa’nın on beşinci ve en küçük çocuğu olarak 1755’te Viyana’da dünyaya geldi. 1770 yılında, henüz 14 yaşındayken, Fransa Kralı XVI. Louis ile evlenerek iki ülke arasındaki ittifakı pekiştirdi. Ancak Antoinette’in sosyal, enerjik ve modaya düşkün kişiliği, içine kapanık kocasıyla tam bir tezat oluşturuyordu.

Başlangıçta Fransız halkı tarafından coşkuyla karşılanan kraliçenin itibarı, yıllar içinde hızla azaldı ve sonunda monarşinin aşırı lüks yaşam tarzının sembolü haline geldi. Hakkında vatana ihanet ve ahlaksızlık gibi uydurma suçlamalar yöneltildi. Kocasının idamından dokuz ay sonra, 1793 yılında, 37 yaşında giyotinle idam edildi.

Profesör Seth’e göre tarih, Marie Antoinette’i genellikle “hafifmeşrep ve yüzeysel” bir figür olarak görse de bu, onun karmaşık kişiliğini tam yansıtmıyor. Gençliğinde gösterişe düşkün olsa da devrim döneminde ciddi, düşünceli ve yardımsever bir kadına dönüştü. Moda ve müzik üzerindeki etkisi ise günümüze kadar ulaştı.

Kraliçe, arkadaşlarına ve hayır işlerine karşı cömertliğiyle tanınıyordu. Ancak aynı zamanda saf bir iyimser olması, çevresindekilerin ondan faydalanmasına yol açıyordu. Bu yeni portre keşfi, sadece bir sanat eserinin kimliğini düzeltmekle kalmıyor, aynı zamanda tarihin en çok yanlış anlaşılan figürlerinden birine dair anlayışımızı da yeniden şekillendiriyor.

Author: can tok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir